Yeşilköy 1924 yılına kadar Ayastafanos (St.Stefano St.Etienne ) adını taşımıştır. Yeşilköy adı semte 1930'da, İstanbul'un idari yapısının yeniden düzenlenmesi sürecinde verilmiştir 1924 yılında uzun yıllar burada oturmuş ünlü yazarımız HALİT ZİYA UŞAKLIGİL ‘in teklifi üzerine YEŞİLKÖY olarak adı değişmiştir. Türk edebiyatının tanınmış simalarından Halit Ziya Uşaklıgil'in uzun yıllar Yeşilköy'de oturduğu ve semtin bu adı almasında büyük rol oynadığı bilinmektedir.
Evliya Çelebiye göre ise: Ayastafanos adı birçok tarih kitabında, özellikle Tevarih-i Ali Osmani de, adından uzun uzadıya bahsedilen İstanbul'un efsanevi kurucusu Madyan oğlu Yanko'nun oğlu Aya İstefan'dan gelmektedir.
Ençok bilinen ve dilden dile söylenen ise Eski adının bir Hıristiyan azizinin isminin olduğu ve onun adına Yeşilköy de yapılmış ancak bu güne kadar gelememiş eski bir kiliseden aldığıdır.
Yeşilköy e eski adını veren bu aziz Yeşilköy ile ilgili hikâyesi dilden dile aktarılan ve çok değişik anlatımları olan bir söylence niteliğindedir.
Tarihi kaynaklarda Aziz Stephanus olarak geçen bu aziz Hıristiyanların ilk din kurbanlarından ve diyakoslarından birisidir. Gamaiel ‘in çömezi olup Hemsinden sonra din değiştirmiştir. Yahudiler tarafından Musa ya küfür etmekle suçlanmış Kudüs din mahkemesine çıkarılarak suçlu bulunmuş ve M.S. 33 te taşlanarak öldürülmüştür.
Bu olaydan uzun bir zaman sonra bu azizin mezarı Filistin de yapılan bir araştırma sonunda bulunur. Mezarda bulunan kemikleri o zamanki Bizans İmparatoru tarafından İstanbul ‘a getirilir. Ancak haberi alan Papa bu kemiklerin Vatikan a getirilmesini isteyince kemikler bir gemi ile İstanbul’dan Vatikan a doğru yola çıkarılır.
İstanbul limanından ayrılan gemi bugünkü YEŞİLKÖY burnu önlerine gelince büyük bir fırtınaya tutulur ve yoluna devam edemeyerek fırtınanın dinmesi için YEŞİLKÖY sahillerine yanaşır.
Aziz in kemiklerini götüren heyet şiddetli fırtınanın devam etmesi üzerine karaya çıkmak zorunda kalırlar. Azizin kemiklerini taşıyan lâhdi de bugünkü Rum Kilisesinin bulunduğu yerde kurdukları söylenen bir çadırın içine koyarak fırtınanın dinmesini beklerler. Fırtına 10-12 gün sürer.
Fırtınanın dinmesinden sonra heyet buradan ayrılarak yollarına devam ederler. Daha sonra fırtına süresince kemiklerin saklandığı yere bu olayın anısına azizin anısını taşıyan birde Manastır yapılır. Köyde zamanla gelişir ve AYASTAFANOS adıyla anılmaya başlar.
Azizin kemiklerini götüren heyet köyde kaldıkları sürece etrafta bulunan çobanlar tarafından etle beslendiklerinden Ortodoks’larda kurban kesme âdeti olmadığı halde bu olaya hürmeten her yıl belirli günlerde Yeşilköy ‘ de deniz kıyısında bu olayın anısına kurban kesilmektedir.
Yeşilköy'ün tarihi bir hayli eskidir. Geç Bizans ve Roma dönemlerinde burada, Marmara kıyısı boyunca burada yazlık saray ve ikametgâhlar bulunduğu, hatta daha önce kentin Roma döneminde bile burada bahçeleri denize açılan yazlık villaların olduğu yazılmaktadır.
Evliya Çelebiye göre Arapların İstanbul’u almak için yaptıkları büyük seferlerin üçüncüsünde İstanbul u alamayıp dönerlerken Yeşilköy’ü de tahrip etmişlerdir.
IV Haçlı Seferleri sırasında da Latin orduları İstanbul u almadan önce 23 Haziran 1203 tarihinde karargâhlarını Yeşilköy civarında kurmuşlar. Donanmalarını da Yeşilköy açıklarında demirlemiştir. Latin ordularının başkanı DANDALO (Ayasofya da gömülüdür) buradaki kilisede ‘’Te Deum ‘’ ayini düzenlemiştir.
YEŞİLKÖY İstanbul’un Fethinden önce Türk topraklarına katılmıştır. Fatih in emri üzerine Dayı Karaca Bey komutasındaki güçler Bizans ın Trakya da ki pek çok merkezi ile birlikte 1453 Şubatında Yeşilköy’ü de alırlar.
Osmanlı döneminde küçük bir Rum köyü olan Ayastefanos, Sultan II.Mehmed'in kuvvetleri tarafından İstanbul'un kuşatmasına bir hazırlık olarak, bölgedeki başka yerleşmelerle birlikte Şubat 1453'de Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bazı tarihçilere göre Fatih; Yeşilköy-Zeytinburnu önlerinde cereyan eden Ayastefanos deniz savaşını, Yeşilköy burnunda atını denize sürmek suretiyle cesaretlendirmiştir.
Osmanlı kaynaklarında Yeşilköy den en geniş bahseden Evliya Çelebi dir. Bir deniz yolculuğundan sonra Ayastafanos kasabasına geldiklerinden bahseder ve şöyle der;
Ayastafanos kasabası: Madyan oğlu Yorgo (İstanbul un efsanevi kurucusu )İstanbul u yaptığı zaman oğlu Ayastafan dahi bu şehri yaptığı için ondan bozma olarak buraya Ayastafanos derler. Deniz kıyısında Bostancıbaşı hükmünde bir subaşılıktır. Bir yasakçı kolluğu vardır. Eyüp mollasının nahiyesi hükmündedir. Şimdi 500 memur evli bir RUM kasabasıdır. Bir zaviyesi bir küçük çarşısı iki kilisesi vardır. Havası çok güzeldir bütün arkadaşlar gemiden çıkarak burada misafir olduk. Sabahleyin yaya olarak kıyıdan kuzey tarafına giderek üç saatte İskender Çelebi Bahçesine ( şimdiki C Moteller ) vardık.
Yeşilköy de XVIII. Yüzyıldan kalma birkaç yapı bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi İstasyon caddesi sonunda itfaiyenin (şimdiki İGDAŞ Binası) karşısında uzun süre karakol olarak kullanılmış üstü ahşap altı kagir bina (şimdi ortalarda yok yıkılmış) bu devre ait tarih taşıması açısından da ilginçtir. Kapının üstündeki tarih Hicri 1170 yılını göstermekteydi . buna göre bu yapının 1752 ler de yapıldığını kabul edebiliriz.
Bu döneme ait ilginç bir bilgiyi de İstanbul Efendi'sinin H.1138, M.1726 tarihli ve 24 sayılı hükmünden öğrenmekteyiz. Hükümde bazı kişilerin tekne ile satın aldıkları kömürü Yeşilköy'de mahzenlere koydukları ve buradan develere yükleyip İstanbul'a götürerek "Istranca Kömürü" diye sattıkları belirtilmektedir. 19. yüzyılın başlarından itibaren Yeşilköy, sayıları gittikçe artan ve İstanbul'u konu alan seyahatnamelerin pek çoğunda şirin evleri, bahçeleri ve konumuyla güzel bir sahil kasabası olarak karşımıza çıkar.
Birçok ünlü yazar ve şairlerde Yeşilköy ‘ün bir sayfiye yeri olmasından burada pek çok köşkün bulunduğundan şirin evleriyle güzel bir sahil kasabası olduğundan bahsetmektedirler.
Türkiye tarihi hakkında yazdığı birçok eserle tanınan Hammer, 1822'de Peşte'de yayınlanan 2 ciltlik "İstanbul ve Boğaziçi" adlı kitabındaYeşilköy'den bahsetmekte, Yeşilköy'ün bir sayfiye yeri olmasından dolayı burada pekçok köşkün bulunduğunu ve 20-30 yıldan beri burada oturan, saray doktoru Lorenzo Voccidi'nin deniz kııyısında bahçeli bir villası olduğunu yazmaktadır. Bu yüzyılda İstanbul'da bulunan önemli bir Amerikan siması David Porter, 1835'de New York'da yazdığı Constantinople and its Enviros adlı eserindeki mektupların bir çoğunu Yeşilköy'den yazmıştır. 1855'de Paris'te yayınlanan Voyage a Constantinople adlı gezi anılarında Boucher de Perthes, Yeşilköy'den harikulade görünümü olan bir köy olarak söz etmekte; Yeşilköy'den İstanbul'a uzanan sahil şeridinde devlete ait büyük binalar, cephanelikler(Baruthane), kışlalar ve bahçe içinde evler gördüğünü yazmaktadır. Fyler Towsend, 1850'de Londra'da yayınlanan Cruise on the Bosphorus adlı eserinde, Yeşilköy sahilleri boyunca uzanan tebeşir kayalarından ve köyün şirin beyaz evlerinden bahsetmektedir. 1855'de Paris'te yayınlanan bir deniz kılavuzunda ise, o günkü Yeşilköy kıyı şeridi ile ilgili önemli bilgiler sunulmaktadır. Eserde Yeşilköy burnu'nun İstanbul feneri’nin 7 mil kadar batı-güneybatısında olduğu, batıdan gelindiğinde İstanbul'u tamamen gizlediği, gündüz İstanbul'a gelinirken bu burunda karaya yanaşıldığı, oldukça alçak olduğu ve üzerinde inşa edilen pek çok kırmızı boyalı ev ve büyük bir kahvehaneyle tanındığı belirtilmekte; Türklerin, Yeşilköy Burnu'ndan akşamları yaklaşık 6 mil uzaklıktan fark edilen bir fener taktıkları, burnun doğusunda "San Stefano " ya da "İsmana" olarak adlandırılan Yeşilköy'ün bulunduğu anlatılmaktadır.
Yazıda ayrıca, buraya yaz aylarında zengin Türklerin oturmaya geldiklerinden ve köyün yakınlarında Sultanın bir de sarayının bulunduğundan bahsedilerek, kıyıya demir atma yerleri gösterilmektedir.
19. yüzyılın ikinci yarısına kadar, gezme, dinlenme ve av yapma amacıyla gelinen ve oldukça uzak kabul edilen Yeşilköy, bu yüzyılın ortalarından itibaren canlanmaya başlamıştır. 1852 başlarında Boğaz'dan Yeşilköy'e düzenli vapur seferleri konmuş, 1870 yılında demiryolu çalışmaya başlamış ve bir istasyon binası kurulmuştur. Ulaşım imkanlarının bu gelişimi sonucunda, buraya yerleşenlerin sayısı artarken, günü birlik eğlenmeye gelenlerin sayısında da büyük bir artış gözlenmiştir.n II Mahmut ve daha sonra Sultan Abdülmecit de padişahlığı zamanında yanında oğulları Abdülhamit ve Reşat Efendiler kızı Fatma Sultan olduğu halde bir çok kez dinlenmek ve İmparatorluk tesislerini gezmek amacı ile Yeşilköy ‘e gelmişlerdir. Buraya gediklerinde Barutcubaşı ünlü Konağında kalmışlardır.1877 –78 Rus savaşı sonrası buraya Rusların gelmesi üzerine dünya basınındaki çeşitli yayınlarda yer alan pek çok resminden yakından tanıdığımız bu muhteşem konak 1950 lere kadar büyük bir bölümü ile ayakta iken yıktırılmış konağa bağlı sağlam kalan yegâne bölüm ise 1976 yılının son aylarında yanmıştır.
Sultan Abdülmecit 1842 yılında Yeşilköy de bugün Bezm-i Alem Cami olan yerin köşesinde eskiden Barutcubaşı nın konağının yanında yer alan üstü namazgâhlı mermerden güzel bir çeşme yaptırmıştır. Kesme taştan imal edilmiş yüzü mermer plakalarla kaplanmıştır. Hattat Mehmet Vuslati tarafından talik yazı ile yazılmış altışar mısralık altı satırdan oluşan güzel bir kitabesi vardır. On yedi beyitten oluşan kitabenin son beytinde şunlar yazılıdır ; ‘’ Padişah bu çeşmeyi ab-ı hayat olarak yaptı. Sen hemen iç ve Abdülmecit Han ‘a dua et ‘’
Demiryolu yapımı sırasında Yeşilköy yakınlarında bir hendek kazılırken, beş adet lahit bulunmuştur. Bizans dönemine ait olduğu sanılan ve dördünden iskelet çıkarılan bu lahitler, arkeolojik değer taşımaları açısından önemlidir.
Yeşilköy tarihi açısından önem taşıyan ve daha önce iki defa yapıldığı halde yanarak harap olan Rum Kilisesi 1845 yılında Barutcubaşı zade Boğos Bey tarafından yeniden kağir bir yapı olarak yaptırıldı. Aldığı bu son şekil ile günümüze gelen yapıda camlı iki kapıyla nartekse daha sonra demir bir kapıyla ana mekana geçilmektedir. Bu kapının üzerinde kilisenin Barutcubaşı zade tarafından yapılmasına ait bir kitabe yer almaktadır.
Türkiye de açılan ilk Ziraat Okulu da Yeşilköy civarında Ayamama deresi kıyısında uzanan verimli arazide 1847 yılında kurulmuştur. Okul açıldıktan 4 yıl sonra gerekli verim alınamadığı ve öğrenciler arasında çıkan olaylar nedeni ile kapatılmıştır.
19 Ekim 1848 tarihli bazı gazeteler bu tarihlerde Yeşilköy e bir tersanenin olduğu ve bu tarihlerde demirden buharlı bir geminin Sultan Abdülmecit tarafından denize indirileceğini
29 Şubat 1852 tarihli gazeteler ise Yeşilköy de ilk deniz seferlerinin yapılacağını
29 Aralık 1856 yılında ise Yeşilköy burnundaki fener ile ilgili haberler yazılmaktadır. Buna göre 5 Ocak 1957 tarihinden itibaren iki dakikada bir birbirini takip ederek aydınlatacağını yazmaktaydı.
1868 yılındaki gazete haberlerinde İstanbul Edirne demir yolunun bağlantılı olarak çekmece demir yolunun açılış töreninin yapılacağını 18 eylül 1868 tarihli gazetede ise Demiryolu yapımı için bazı istimlakların yapıldığı Yeşilköy de halkın şikayetlerine yol açtığı yazılmaktadır
1870 yılında Yeşilköy demiryolunun diğer eksiklikleri tamamlanır Yeşilköy ‘e taştan bir istasyon binası inşa edilir.
Comments